Bütün ritüelleriyle, inançlarıyla İslam'a benzeyen bazı dinlerin İslam-öncesi dönemlerine ait tarihsel ve arkeolojik bulgulara rastlandığı zaman ne düşünülebilir? İslam'ın bu dinlerin eklektik bir türevi olduğu mu; yoksa dinlerin çoktanrılı bir kökenden tek tanrılı bir erkliğe yönelik teolojileri içinden bir kesit alınmış olduğu mu düşünülebilir? Kuşkusuz pozitivist dinler tarihi anlayışındaki klasik yaklaşım bu iki seçenek arasında ciddi bir fark göstermez. Ona göre her ikisi de mümkündür.
Türkiye'de Sabiler hakkındaki ilk popüler bahisler, pozitivist çecrelerce İslam'ın kendilerinden çok şey kopyaladığı dinlere bir örnek olmak üzere, ve dolayısıyla İslam'ın aslında, dinler tarihine önemli hiç bir katkıda bulunmamış olduğunu ispatlamak üzere açıldı. Aynı zamanda oryantalizmin İslam'a, evrimci dinler tarihindeki "uğranıp geçilen" yerine gönderilmesi hedeflendi. Bu görüşe göre elverişli tarihsel malzemeler sağlayabilirlerdi. Oysa Sabilik ve benzeri dinler İslam'a benzedikleri ölçüde İslam'ın kendine ait dinler tarihi şemasını belirgin kılmada daha elverişli olabilirlerdi. Çünkü kendisi yeni halkasını temsil ettiğiğ iddiasını taşıyan İslam'a biçim olarak benzeşen bulular, İslam tarih yorumunu zayıflatmaktan çok güçlendirebilirdi. Ancak bu olumlu sonuç anacak "İsla Tarih Yorumu"na işlerlik kazandırılması sayesinde mümkün olabilirdi...
Sabiilerinorjinal dillerine vakıf olan Şinasi Gündüz, temel kaynaklarına inerek Kur'an'da üç yerde atıfta bulunulan Sabiiliğin tarihi gelişimi, kutsal kitapları, temel inanç esasları, ibaadet sistemleri, mabedleri ve sosyal durumları üzerinde kapsamlı bir çalışmayı denemektedir. Gündüz'ün Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan ve yine "Mandeanların kökenleri, erken tarihlerive Ku'an'daki ve Harran'daki Sabiilerle ilişkilerini" irdeleyen The Knovveledge of Life isimlli eseri (1994) sahasında dünyada ilk olma özelliği taşıyor. Kuşkusuz eser ayrıca bir İslami Dinler Tarihi paradigmasının iyi bir ürünü olma iddias da taşıyor.