Büyük bir kalabalık sabırsızlıkla beklerken bizi dünyada, insan asıl doğduğu anda başlıyor yalnız kalmaya.
İnsan modern dünyada kendisini daha kalabalık olduğunu sanmasına rağmen, aslında yalnızlığının da daha çok arttığının farkında. Yalnızlığının farkında olduğu andan itibaren ise, gelişen teknoloji sayesinde bir takım araçları kullanarak tanımadığı insanlarda buluyor çareyi. Sosyal medya mecralarını kullanarak; takip etme, beğenme ve beğenilme güdüsü ile kendisini bir şekilde tatmin etmeye çabalıyor, bu çabanın ne kadar sahte olduğunu ise zamanla anlıyor.
Gelişen teknoloji insanı yalnızlığa daha fazla mahkum ediyor. Kalabalıklaştığını sanan insan daha da yalnızlaşıyor. Fakat yalnızlık hiçbir dönemde farklılık göstermiyor. Tersine her dönemde yalnızlık kavramı aynı şeyleri barındırıyor. Değişen yalnızca zaman, mekan ve yaşadığımız olaylar.
Bu kitapta da, bazı yazarlardan alınan örneklere yer verilerek, orada yazılanlar ile günümüzde yaşadığımız yalnızlığın benzer özellikler taşıdığı, sadece dönemsel farklılıkların onu farklı yorumlamamıza neden olduğu yazılmıştır.
Modern çağa ayak uydurarak yazdığımız yazılar, önü arkası gelmeyen görsel ve işitsel paylaşımlar, bir daha hiç yüzüne bakmayacakmışız gibi insanların arkasından yaptığımız yorumlar, her gün saatlerce karşı karşıya olduğumuz akıllı teknolojik aletlerin bizi "bir başımıza, yalnız" bırakmasından kaynaklanmıyor mu? Aslında hepimiz, bir delinin kuyuya attığı taşı bile birlikte çıkarmak için çabalamayı unutan "akıllılar" değil miyiz?
Çünkü yalnızlık hiç tanımadığımız insanlarla yapılan gizli bir ortaklıktır...