Diyabetle yaşayan sevgili dostlar,
Büyük bir grubun içerisindesiniz hepiniz. Aranızda minik beyefendiler ve küçük hanımefendiler, deli çağlarını yaşayan genç kızlar ve zıpkın delikanlılar, doğacak çocuklarının hayaliyle yaşayan anne adayları, binbir zorlukla boğuşan aile babaları, torunlarını büyütüp köşelerine çekilmiş büyükanneler ve büyükbabalar var. Siz büyük bir ailenin farklı şehirlerde yaşayan, farklı evlerde oturan, farklı insanlarla zaman geçi ren ama dertleri ortak olan üyelerisiniz.
Belki benzer, belki çok farklı başlangıçlarla tanıştınız diyabetinizle. Kim bilir hangi tepkileri verdiniz hastalığınızı ilk öğrendiğinizde. "Çok şeker yemekten mi yakalandın bu hastalığa?" sorusuna muhatap oldunuz defalarca, gülüp geçtiniz her duyduğunuzda. Anlatmaya başladınız akrabalarınıza, yakın dostlarınıza. Şeker çokluğunda yaşadığınız şeker yokluğunu anlayamadı yaşamayanlar. Hangi tip olduğunu anlatınca kafaları iyice karıştı. Sizi Tip 1'den Tip 2'ye yükseltmek için çaba harcayan dostlarınız da oldu, "Hadi şundan birazcık ye, bir şeycik olmaz." yal- varışlarıyla beslenme düzeninizi bozacağından bihaber dostlarınız da.
Diyabetle yaşayanların dilinden anlatılan bu gerçek öykülerin, çok daha fazla bilinçlendirmelere vesile olacağını düşünüyoruz. Hastalar kadar hekimlere de farklı bir bakış açısı kazandıracağını düşündüğümüz bu öyküleriniz sayesinde hastalığınıza dair yaşadıklarınızı yüreğimizde hissettik, bunu topluma da hissettirebilirsek ne mutlu bize!