Boydan boya defalarca arşınladım sokağımızı. Şu köşe miydi beni ilk gördüğün yer? Sen arabanı park ederken ben eve mi dönüyordum? Yokuşları mı koşuyordum dizlerim titreyerek? Pazar sabahı fırından ekmek mi alıyordum sen yürüyüşe çıktığında? Bu park mıydı ikimizin de penceresinden, aynı gecelerde kederle baktığı? Bu ağaç mıydı altında durup o bayat kavgalardan başımı eğerek kaçtığım günlerde beni izlediğin? Bu kafe değil miydi beni görünce utanıp sırtını dönerek oturduğun? Adım adım geçtim ayak izlerimizin üstünden. Yıllarca ben yoktum, şimdi sen kayıptın. Bu hikâye daha en başında iki kişilik yazılmamıştı. Biri görüldükçe diğeri siliniyordu.
En çok kadın duyarlılığı var hikâyelerde. İnce ve keskin bir bakışla ayıran, seçen bir göz. Kimler mi var; dondurma seven âşıklar, üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler, yetimler, tuhafiyeci, define avcıları, çocuğunu yalnız büyüten anne, takıntılı ev hanımı, ilgisiz baba, eziyet edilen kadınlar, anlaşılmayan eşler var. Köyden şehre, tiyatro salonundan tren istasyonuna, evden tuhafiye dükkânına, kar küresinden apartman katına pek çok yeri gezdiriyor ve yalın bir dille sunuyor "an"ları okuruna. Dikkatli okurlar için daha çok ayrıntı var Salacak Takvimi'nde.