Hikâye-i Beşîr ü Sâdân, İmâm Gazzâlî (ö. 1111)'ye nispet edilen Yevâkîtü'l-'Ulûm ve Derârîü'n-Nücûm adlı ilmî eserin sonuna yerleştirilmiş bir hikâye olarak karşımıza çıkmaktadır. XVI. yüzyıl şairlerinden Nev'î (ö. 1599), Netâyicü'l-Fünûn ve Mahâsinü'l-Mütûn adlı ilmî-ansiklopedik eserinin sonuna bu hikâyenin mensur tercümesini ilave etmiştir. Söz konusu hikâyenin Türkçe'ye manzum tercümesini ihtiva eden Beşîr-nâme ise; XVII. yüzyılın ikinci yarısı ile XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaşadığını düşündüğümüz Sâlim Efendi tarafından H. 1125 (M. 1713-1714) tarihinde kaleme alınmış ve on gün içerisinde tamamlanmış ilmî bir mesnevidir. Bu çalışmada; kısaca Beşîr-nâme olarak adlandırılacak olan Hikâye-i Beşîr ü Şeh Şâdân'ın çeviri yazılı metni ile birlikte mesnevinin yapı, ahenk, kurgu, dil, üslup ve muhteva özellikleri ortaya konmaktadır. Ayrıca Yevâkîtü'l-'Ulûm'un sonunda bulunan hikâyenin Nev'î ve Sâlim Efendi tarafından gerçekleştirilen tercümeleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar da bu tercümelerin kaynak metinle ilişkileri bağlamında ele alınmaktadır. Mîrzâzâde Mehmed Sâlim Efendi (ö. 1743-1744)'nin kaleminden çıkmış olması kuvvetle muhtemel bulunan Beşîr-nâme (Hikâye-i Beşîr ü Şeh Şâdân); içerisinde ele alınan hikâyenin başlangıç, gelişme ve neticesi itibarıyla başından sonuna ilmî çerçevede değerlendirilmeye müsait bir mesnevidir. Mesnevinin ana kahramanı Şâdân'ın; pek çok ilimle meşgul olarak bunlar üzerinde olgunlaşmaya başladığı çocukluk ve yetişme çağından Bağdat'a hareket etmesine, Bağdat yakınlarında Beşîr'le tanışıp onun tarafından muhtelif fenlerde imtihana tabi tutulmasından bu imtihanı layıkıyla kazanarak neticede babasının bir zamanlar doldurduğu vezaret makamına âlim sıfatıyla getirilmesine kadarki yaşam serüveni, temelde ilim ve marifetin kıymetini öne çıkaracak bir hassasiyetle kurgulanmış görünmektedir.