"Bozkır, yalnızlıktı. Alt edip üstesinden gelemeyeceğin, orada öylece durup kendi yağında kavrulan, sana seni anlatan ve hatırlatan, koca bir boşluk. Kendi döngülerinde yaratıcı belki ama iş sana geldiğinde her haliyle sıradan. Döner durur, dolaşır, fısıldar ve belki bir süre sonra bıkar ama hiç vazgeçmez, hep oradadır o, boz toprağıyla yanı başında dikilir durur. Sen bu donuk ismin hep boz tarafındasındır zaten, kır ismi bir şey ifade etmez senin için. Hele ki bir ademin ona baktığını, onu gördüğünü görmeye görsün; o vakit yüzyılların yalnızlığıyla beslenmiş, yelinin hiç eksik olmadığı avuçlarını biçare, tek atımlık, bir sonla mühürlenmiş varlığınla doldurdukça doldurur ve üstelik de senin gözlerini kullanıp, okkalı bir şamar gibi suratına çarpar. Sen de, ta en başından karar verilmiş yalnızlığının içine içine işleyen işte o acısıyla; öylece, baş başa kalırsın o anda. O anda anlarsın ki, bozkır sensindir. Yüzyıllar boyunca sürüp gidebileceğini bildiğin bir yalnızlığına rağmen, hep var olmayı tercih etmeye her an hazır olan sensindir o."
Son dönemin, dil açısından en güzel hikâye kitabını takdim etmekten gurur duyuyoruz… Hüsnü Atmaca'nın dilini çok seveceksiniz…