İçinde yaşadığı çevreyi kendi varlığıyla anlam bulacak şekilde yeniden düzenleme isteği, insana, onu birlikte yaşadığı diğer canlılardan farklı kılacak olan kültür üretme ihtiyacını / alışkanlığını / becerisini kazandırmıştır. Okuduklarımız; kültür üretme ihtiyacının, insanın sahip olduğu "kendi varlığı üzerine düşünebilme" yetisinin itici gücü olduğu yönünde bilgilerle doludur. Bu yeti, tüm diğer canlılarla insan arasındaki en temel farklılık olarak görülmektedir. Tarih; çeşitli politik, inançsal vb. farklılıklarına karşın tüm toplumsal yapılanmaların "kültür üretme", "kültür aktarımı", kültürün korunması" çabalarına tanıklık etmiştir. Bu bağlamda "sanat", kültür ürünlerinin güzel bir cephesi olarak değer taşımaktadır.
Sanat her yerdedir. İnsan yeryüzünde nereye adım attıysa sanatın izini bırakarak yol almıştır. Sanatın insanla süren yaşayışı, varoluşu ile insan tam olmaya çalışmıştır. Bu durumun, insan ruhunun ve bedeninin sanata ihtiyacı olduğunu gösterdiği muhakkaktır. İnsanlık tarihini süsleyen, gösteren, belgeleyen, işaret eden, hayal ettiren sanatın; yol gösterici ve belirleyici rolü bulunur. Sanatın tüm türlerinin yaşamlarımıza şekil verdiğini, böylelikle bu ortamlarda yaşantımızı anlamlı kıldığını söyleyebiliriz. Rasmussen'in 'Sanat anlatılmamalı, yaşanmalıdır' sözü tam da sanatın yaşamla akışkan ve yaşamın içinde harmanlanan bir olgu olduğunun göstergesidir.
Sanatı Düşünmek başlıklı bu kitap, sanatın yaşamla ilişkisi ve sanat düşüncesi üzerindeki çeşitli görüşlerin bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Sanatın uzak olmadığı gerçeğinin ve sanatla yaşamın birlikteliğinin biraz daha farkına varma arzusu, kitabın çıkış noktasıdır. Kitap on bir bölümden oluşmaktadır ve bölümler 'sanat' kavramının düşündürdüğü ve 'sanat' kavramı ile ilişkili olarak bir araya gelmiştir. Keyifli okumalar…