Ben de doğrusu buruk idim. Zira bir kadın doğumcu, doğumhanede vakit geçirirse kendini iyi hissederdi. Bebek dünyaya getirirse tatmin olurdu. Yeni doğanı sağ salim annesine teslim ederse görevini tamamlardı. Bu mesleğin stresli bir tarafı olduğu kadar masalsı ve büyüleyici bir tarafı da vardı. Ve her zorluğuna rağmen, masaldaki peri olmaya değiyordu."
"Özgüven dediğimiz kavram çocuklukta başlayan ve zamanla gelişen bir kavramdır. Ailemizin, biz doğduğumuz andan itibaren, bize gösterdiği ilgi, sevgi, verdiği değer, bize duyduğu saygı bunların hepsi 'özgüvenimizi' oluşturmaya yardımcı olur. Sonra yavaş yavaş çevreden gelen olumlu ya da olumsuz tepkiler özgüvenimizi şekillendirir. Nasıl bir ailede doğdunuz siz?"
Bizi biz yapan, bizi var eden içimizdeki masum sestir. Kulak verdiğimizde bizi iyiye, bizi doğruya götüren o ses. Yanıldığımızda, kırıldığımızda, yorulduğumuzda, o sesin peşine düşerek aydınlığa ulaşmak muhtemel olur. Çünkü insanoğlu fıtraten iyi olarak yaratılmıştır.
Bu eser hayretin ve kederin içinde evrilen, dönüşen, iyileşen iki hassas yüreğin hikâyesidir. Yanan ve küllerinden yeniden doğan iki kadının kendi gerçeğine doğru yolculuğudur. Hesapsız hesabın şifalı yarınlarıdır. Kalbin çocuk yanıyla buluşmasıdır.