Freud, Sanrı ve Düş'te W. Jensen'in Gradiva isimli romanına yönelik oldukça güçlü psikanalitik çözümlemelerde bulunuyor. Binlerce yıllık bir rölyefte gördüğü kıza âşık olan arkeolog Norbert Hanold sıradan bir genç değildir. Hayalperest, toplumdan uzak ve yetenekli biridir. Onunkafasındaki kurguya göre Gradiva, Pompei'de yaşamış ve o büyük yanardağ patlaması sırasında ölmüştür. Genç kızın ayak parmaklarının ucunda son derece dingin ve kibarca yürüyüşü genç arkeoloji doçentini derinden etkiler. İçinde yaşattığı tuhaf aşk onu Almanya'dan İtalya'ya, Pompei'ye kadar sürükler.
Sanrı ve Düş'ün sayfalarca üzerinde durduğu tema genç arkeoloğun gördüğü düşlerdir. Gradiva'nın yazarı kahramanının gördüğü düşleri anlatırken birtakım psikanalitik ipuçları verse de günlük hayattaki izdüşümlerinden belirgin bir şekilde söz etmez. Oysa Freud eser boyunca bu düşlerin izdüşümlerini takip eder. Gradiva'daki ayrıntıları Freud'un yardımıyla fark eden okur, aynı zamanda genç arkeoloğun sanrılarının sevdiği kız tarafından gerçeğe evrilmesini de gözler.