Şiir, Osmanlı Devleti'nin tarihini ve ona bugünden yönelen bir varlık alanının tasvirini; devletin başşehirlerindeki yönetim merkezleri, şehzadelerin yetiştiği, stratejik amaçlı yapılmış ve sancak idare birimleri olarak kullanılan şaheser ve anıt mekânlar olan saraylar üzerinden okur. Şiir, insanın/bireyin dünya ile kurduğu içkin ve aşkın etkileşiminin içsel dağılımlarına bağlı, paralel ve ilişkili olarak işleyen karmaşık varoluş sürecini; bunu düzenleyen tarih ve ânın, mekân ve yaşantı üzerinden somutlaşan bir yolculuk örüntüsü olanağını deneyerek tasarlar. Bu yolculuk, her insanın/bireyin olası tekil varlık hikâyelerinden bir tanesidir. Şiir, Bir tüy, gülden çıkan bir tüy / Dokunur kalbimin ıslak yanağına / Üstüne mavi kuşlar, saray ve ayna / Yağmur döşeğine serilen gökler mahya. diyerek başlar; resmin, desenlerin, fotoğrafların ve kelimelerin varoluş görünümleri ile derinleşen anlam çağrışımları, yansımaları ve zenginlikleri içinden geçerek şu dize ile biter: Çıkarttım cesedimi duvar ilanı yaptım. Bu yolculukta her okur kendi şiirini bulur.