"Ah, bu nasıl bir acıdır! Biliyor musun nasıl bencildim sana? Bu kadar yıl uyluğundan içtiğim suya hastaydım ben. Avurtların soluğumu keserdi esnedikçe sen. Ben kasardım. Ve her sabah, ve her gece topuğundan tırmanır, inciğinde dinlenir, şu incecik bileğinde öylece kalakalırdım. Sonra ne mi olurdu? Sonra kanına girer bir zaman da orada konaklardım. Sözüm ona seni severdim. İstanbul'u… Meğer ne kösnül bir kadınmışsın, hiç er yüzü görmemiş, hazzını tek benden alan. "Yalan kadın! Yalan kadın! İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul."