Satranç, Stefan Zweig'in son kitabı olma özelliğini taşıyor. Bu kitabı tamamladıktan kısa bir süre sonra Stefan Zweig, eşi ile birlikte ölümü seçerek, savaşın en acı temsilcileri olarak tarihe isimlerini üzücü bir nakarat olarak yazdırdı. Onca ülkeye kaçmasına rağmen, kendi korkularından kaçamadı. New York'tan, Buenos Aires'e gitmekte olan bir gemi sizi alıp götürüyor geçmişin tozlu sayfalarına. Büyük bir gemi düşünün, sporcusu, işadamı, doktoru, ünlüsü, sosyetesi, gazetecisi vs. Ayrıca o zamanın satranç şampiyonu olmuş kibirli Mikro Czentovic ve tecrit edilmiş bir avukatında bu gemi de... Aslında genel olarak onların acıklı hikâyesini konu alıyor kitap. Küçük bir çocukken yetim kalan Czentovic'i bir papaz yanına alarak bakımını üstlenmiştir. Fakat yaşıtlarından farklı olan Czentovic hem öğrenme hem de iletişim güçlüğü çekmektedir. Her şeyden soyutlanan çocuğun tek bir şeye gizli ilgisi vardır! Bir avukatken hiyerarşi olan ve zulme başkaldıran B'nin yaşadıkları beni derinden sorgulattı. Stefan Zweig 'Satranç'ta bana hiçliği düşündürdü. Aslında o kadarla kalmadı, hiçliğin ne denli yıkıcı, ne denli insanı kendine döndürücü olduğunu kanıtladı.