''Yaşama vâkıf olmak, insanın kendiliğinin oluşmasını sağlar. Bu kendiliği yaşamak ise zordur. Acılı, sancılı, kasvetli ve eziyetli bir durumdur. Yalnızlık hissi uyandırır. Çünkü buna ulaşan insan azdır. Yaşam kargaşasında olan insan ne vakıf olmaya ne de kendiliğini oluşturmaya vakit bulamaz. Bu kalıplara ulaşmayan ya da ulaşamayan insan kayıp insan olarak nitelendirilebilir. Sistemlerin devamlılığı için üretim ve tüketim şart. Yönetim ve yönetilen şart. Peki insan ömrü doyumlu mu? Mutlu mu? İnsan faktörünün doğru yaşam kalıbı bu mu? İnsan böyle bir takdire gebe mi ya da uygun mu? Yediden yetmişe bu ve benzeri soruları kendimize sormamız iyiyi, doğruyu, güzeli ve olumluyu doğuracaktır.''