Esaret tarih boyunca var olan bir realitedir. Esaretin sosyal gerçeklik olarak yer almasında en büyük etkenlerden biri savaşlardır. Savaşlar sayesinde devlet ve milletler karşı karşıya gelmiş, galip taraf mağlup olanı ganimet olarak görüp değerlendirmiştir. Ganimet olarak görülme içerisinde esirlik de yer almış, mağlup tarafta olanlar temel hak ve hürriyetlerden yoksun bir biçimde yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Galip olanlar, esirlere değişik tasarruflarda bulunmuşlardır. Onlara yapılan tasarruflara bakıldığında öldürme, köleleştirme, fidye alma ve istifade edilmesi gibi seçenekler en meşhur olanlarıdır. Esirlere yönelik uygulama ve adetler Hz. Peygamber devrine kadar neredeyse her toplumda benzer özellikler göstermiştir. Esirlere yönelik muamelelerde Resûlullah (s) dönemiyle birlikte birtakım değişiklikler yaşanmıştır. Hz. Peygamber, temel hak ve hürriyetleri gözeterek esirlere karşı adaletli olunması gerektiğini göstermiştir. O, esirlere adaletsiz, merhametsiz, şefkatsız davranılmasının önüne geçmiş, ortaya koyduğu örnek uygulamalarla bu alanda referans niteliğinde adımlar atmıştır. Hz. Peygamber, insanî ve İslâmî değerleri gözeterek onların da bir birey, bir fert oldukları gerçeğini dile getirmiş, haklarının gözetilmesi hususunda azami gayret göstermiştir. Hz. Peygamber'den sonra yönetime gelen Raşid Halifeler de esirlere karşı aynı hassasiyeti göstermiş, hak ve hukuklarını gözeterek örnek yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Bu çalışma İslâm öncesi dönem, Hz. Peygamber ve Raşid Halifeler dönemlerini ele alarak esirlere yönelik uygulamaları incelemeye çalışmıştır.