Zeki Demirkubuz karakterleri belirli bir öze sahip midir? Eylemleri ya da istemleri varoluşçuluğun öngördüğü gibi kişinin kendini oluşturma sürecine mi, Schopenhauercı manada bir zorunluluğa mı tekabül eder? Karakterlerin toplum başta olmak üzere din, akıl vb etkenlerle kuşatıldıkları zincirleri kırmaları, varoluşçuluğun tanımladığı anlamda özgürlüğe mi, Schopenhauer'ın iddia ettiği gibi tutsaklığın farkına varmak anlamına mı gelir? Yazgı, Bekleme Odası ve Bulantı'daki karakterlerin istemsizlikleri ve eylemsizlikleri, onları varoluşçuluğun, özellikle de Nietzsche'nin güvenli bölgede yaşamayı seçen sıradan sürü-son insanı yapmaya yeter mi? Akli olanı reddederek duygularını önceleyen karakterler, Nietzsche'nin güç istencine mi, Schopenhauer'ın istemesine söz geçiremeyen güçsüz insanına mı karşılık gelir? İstemsizlik ya da eylemsizlik, Demirkubuz sinemasında varoluşçuluğa paralel olarak aşılması gereken bir ara durak mı, Schopenhauercı manada özgürlük adına ulaşılabilecek son aşama mıdır? Demirkubuz sineması, bu aşamanın ardından yeni değerler yaratılması gerektiğini savlayan varoluşçuluğun mu, her türlü isteğin reddedilmesi gerektiğini savunan Schopenhauer felsefesini mi takip eder?