1980 öncesi bir gençlik hareketi içinde gelen İbrahim daha sonraki yıllarda birlikte çalıştığı dava arkadaşlarıyla düşünce farklılıklarından ve kendi değerlerine ters düşecek eylem içinde olmalarından dolayı yolları ayırır. Ankara'yı terk eden İbrahim, deyim yerindeyse, taşradaki ocağına iltica eder.
Dün lokmasını bölüşenler, ranzalarını paylaşanlar, bugün memleket nimetlerini bölüşemiyor, koltukları paylaşamıyorlar. Memleket davasını rant kavgasına dönüştürmüşlerdir.
İnsanı, ideolojisine, partisine, başkanına veya kuruluşuna feda etmeyecek, insanı önceleyen, merkeze oturtan bir sivil oluşumun öncülüğünü üstlenen İbrahim'e ilk ve en büyük tepki eski arkadaşlarından gelir.
İbrahim, "Neyi yanlış yaptık veya neyi ihmal ettik?" sorusuna cevap ararken, asıl meselenin insan olduğunu ve insanı ihmal ettiklerini nihayet farkına varır.
"Bütün problemler insan kaynaklı ise, çözümler de insan kaynaklı olmalıydı. Hâlbuki biz insandan başlamamıştık... Biz, bizden olan, bizim gibi düşünen, şeklen bize benzeyen, hatta bizim gibi inanan ya da bizim gibi inancı olmayanlarla veyabizim partiden, bizim camiadan olanlarla yola koyulduk, o vasıfta olanları tercih ettik. Ne kadar insan olup olmadığına bakmadık. Ne kadar bizden olup olmadığını ölçü olarak aldık."
Farklı siyasi görüşlerin tabanlarından baş gösteren zihniyet değişimi, üst kesimlerin koltuklarını sallayacak noktaya gelir.