Otuz tonluk misafirleri hangi koltuğa oturtmalı?
Mustafa Kemal Yılmaz'ın hayat verdiği ele avuca sığmaz dostumuz Pelin'i, kahvaltı masasındaki haylazlıklarından sonra bu kez de astronomik ve paleontolojik bir macera bekliyor.
Dinozorlarla dolu eğlenceli öyküsü, matrak dili, kafiyeli anlatımı ve her detayı ayrı kıkırdatan resimleriyle dikkat çeken bu kendisi kısa ama etkisi uzun kitap, okurları hem güldürüyor hem de düşündürüyor.
Mizahtan beslenen kelime oyunlarıyla çocukların sözcük dağarcığını zenginleştiren yazar, öyküsünün sonundaki "Misafirlik Hatırası" başlıklı bölümde ise, serüven boyunca karşımıza çıkan davetsiz misafirlerin yaşamına dair ilginç bilgiler paylaşıyor.
Pelin'lerin evinden yükselen şu şen kahkahalar ve leziz kokular da neyin nesi?
Pastaları, börekleri, çörekleri afiyetle mideye indirip, çayları höpürdettikten sonra üstüne bir de gülmekten patlamaz umarız Pelin'in misafirleri.
Herkesin karnı tıka basa dolu, keyfi tıkırındayken şıp diye gelmesin mi gitme vakti!?
Ne zaman ki son konuk kapıdan çıkıp gitti bizimki de şöyle uzun bir oh çekti.
Her şey iyiydi, güzeldi, hoştu ama azıcık yorucuydu sanki.
Derken bir ses, kapıda bir uğultu, acaba hangi komşu neyini unuttu?
İşin doğrusu kapıyı açınca belli oldu. O da nesi? Davet bile beklemeden hoop diye içeri bir dinozor dalıverdi. Hemen sonra...
Tık tık da tık tık!
Brontozorus ekselsus, mikroraptor, bambiraptor, stegopelta, pteranodon ve daha kimler kimler?
Pelin'in ev sahipliğine diyecek söz yok ama otuz tonluk bu konuklar da nereden çıkıverdi?
Vay arkadaş, kim ağırlayacak peşi sıra kapıya dizilen etçilinden hepçiline ve hatta veganına bunca müşkülpesent dinozoru şimdi?..
Milyonlarca yıl öncesinden gelen irili ufaklı konukları, leziz mi leziz ikramları ve dillere destan misafirperverliğiyle sevgili dostumuz Pelin yeniden karşımızda!