Senai-yi Gaznevi, Fars tasavvuf edebiyatında ilk defa tasavvufi hakikat ve manaları şiire taşıyan bir şairdir. Saray ve methiye şairliğiyle başlayan şairliği onu; dini, tasavvufi, ahlaki, toplumsal ve felsefi konuları daha rahat ifade edeceği bir zemine taşımıştır. Ancak daha sonraları süfi bir hayat sürüp, pek çok sıkıntı yaşamış, birkaç defa Gazne şehrini terk edip değişik beldelerde yaşamak zorunda kalmıştır. Gazne'ye geri dönerek, kendisine sıkıntı yaşatan insanların içinde fakat onlardan uzak, yoksulluk ve zorluklarla geçirmesi, Senai'in dünya hayatına dair bakış açısını ortaya koymaktadır. Senai'nin sabrı ve kanaatkarlığı, yaşadığı zorlu hayat şartlarıyla, onun tasavvufi hayatı daha içten yaşamasına sebep olmuştur.
Senai, tasavvufi, felsefi ve toplumsal konuları şiire taşıyarak, kendisinden sonra gelen Feridüddin Attar, Mevlana Celaledin-i Rumi gibi şahsiyetlere de bu yolda öncü olmuştur. Hadikatü'l-hakika, Sena'in Kur'an, hadis, kelam gibi ilimlerin yanında tıp ve astronomi gibi zamanının ilimlerine aşina olduğu anlaşılmaktadır. Bu eser, hicri 6./12. yüzyılda tasavvuf edebiyatı üzerine kaleme alınmış bir mesnevidir. Şair eserde, tecrübe ettiği tasavvufi hakikatleri, çeşitli toplumsal ve ilmi konuları şiirin sanat gücü ve felseli yorumuyla bir araya getirerek, ele aldığı her konuyu insanların iyi veya kötü davranışlarına bağlamakta, hikayeler, temsiller ve örneklemelerle insanlığın istifadesine sunmaktadır.