Uyumaya çalışıyordu, karabasan gibi çöken gecelerle baş edemiyordu. Her gece ayrı bir korku olarak doluyordu evin içine ve duyduğu garip sesler kendisini korkutuyordu. Bir güzün gazelleri, bir hayatın daha üzerini örtecek diyen zifiri düşünceleri daha da siyaha gidiyordu. İçini yiyen bu ses gittikçe büyüyordu. Bir canavarın ayak sesleri ve çığlığıyla karışan bu gürültü, zonklayan kafasında da ölümcül yaralar açıyordu. Duramıyordu artık. Ve garip seslerin kendini öldüreceğini sandığı bir anda yataktan fırlayıp kendini dışarı attı. Evinin bahçesine nasıl çıktığını anlayamadı.
Sanki her birinin içinde idam edilmiş bir insanın izleri vardı. Kıpkırmızı gözler adeta nefretle dolup taşıyor, kendisine lanet okuyordu. Kıyameti andıran bu nefesler adeta uğursuzluk kusuyordu geceye. Gece suspus olmuş, çoktan karanlığa bürünmüştü. Bu gece her şey daha da karanlıktı. Ölüm çok yakındaydı. Korkuyordu. Erelim avuçlarında uçup gidecekti. Korku her yandan taarruza geçmişti. Her yerde bir siyah ayak izi sürekli arkasında bir gölge varmış gibi yaşıyordu.