Açık seçik söyleyeceğim dese de sosyalizmi, kurşunu ve barutu koklayanların macerası kadar çetin bir yolculuğa çağırıyor dizelerinde bizi, bizi derken, somun ekmeği köşesinden sevenleri. Vardır ya kömür ve elmas görünce ağlayanlar, onlar "heyamola" çeksin diyedir belki, sanki masal bilmez çocukların eteğindeki taşların şiire dökülüşü.
Elinde karanfil çöpü, çok kavisli yollardan düz yürürken İmran, menteşesini dışarıdan mühürlediği bir kapıya varıp alın terini avcuna topluyor bu ilk kitabında. İyi ki. İyi ki, çünkü yaylı yaysız çalgılardan eşsiz bir ezgiyi yaratanlara şükran borcu, ancak böyle barikata taş olur. Ancak böyle "bir fikrin sonucu" imzası taşır, akıp giden suları sözümüze getirecek yarınlar.
Okurken İmran'ı, kaybolmuş çocuk yeşili bir hırka giyesiniz gelirse ürperip, tam da gecenin üçünü bölerken, pencereden baksanız, üç dikelmiş boyun seçersiniz bütün coğrafyalarda. O zaman dersiniz, neden en kekeme hecelerden doğmasınmış kilidi kıran dize.
Asaf Güven Aksel