Hukuk felsefesi, hukuka dair doğru tespitlerde ve faydalı çıkarımlarda bulunmaya gayret eder. Doğal hukuk kuramları hukukun ahlaki boyutuna eğilerek bu hedeflere ulaşmaya çalışırken, hukuki pozitivist kuramlar hukukun toplumsal olgu boyutunu ele alır. Doğal hukuk ile hukuki pozitivizm arasındaki tartışmanın güncel hukuk felsefesinde geldiği en önemli dönüm noktalarından bir tanesi Hart-Dworkin tartışmasıdır. Dworkin, doğal hukukun öğelerini ağırlıklı olarak yargılama sürecindeki ahlaki ilkelerin varlığı ve bunların yorum faaliyetindeki etkisi üzerine temellendirmiş ve hukuki pozitivizmin tezlerine şüphe düşürmüştür. Hart ise Dworkin'e cevabında ahlaki ilkelerin hukuk sisteminin tanıma kuralı vasıtası ile hukuka dahil edilebileceğini ifade etmiş ve bunun hukuki pozitivizmin tezleri ile çelişmediğini savunmuştur. Hart'ın pozitivist kuramı bu açıdan yumuşaktır; çünkü her ne kadar ahlaki ilkeler kendiliklerinden hukuka dahil olmasalar da hukukun imkan vermesi halinde ahlakın hukuka dahil olmasında bir esneklik söz konusudur. Ancak Joseph Raz ile başlayan sert pozitivist yaklaşım, ahlakın hukukilik niteliğini haiz olmasının kavramsal olarak mümkün olmadığını öne sürer. Bu açıdan Raz'ın savunduğu hukuki pozitivizm, sert veya dışlayıcıdır. Çünkü toplumsal olgu temelli olmayan ahlaki ilkelerin hukukun kavramsal alanına hiçbir şekilde dahil olamayacağını iddia eder. Raz'dan sonra da Andrei Marmor, Scott J. Shapiro ve Brian Leiter bu kuramı zenginleştirmiştir. Bu çalışma, sert pozitivist kuramın unsularını çağdaş katkılar ile eleştirileri de dikkate alarak sunmayı ve bunlardan kavramsal, pratik ve etik çıkarımlara ulaşmayı amaçlamaktadır.