Trajik, sanattan ziyade hayatta bir durumun çok acıklı olduğunu ifade eden bir anlam yüklenmiş ve bu anlamı ile yaygınlık kazanmıştır. Oysa hayattaki trajik kavramından farklı olarak sanatta trajik, kendine özgü koşulları barındıran bir estetik değer ve aynı zamanda evrensel bir insanlık durumunun edebi metinlere yansıma biçimidir. Kuşkusuz trajik olgunun varlığını en güçlü hissettiğimiz eserler Antik Yunan'a ait tragedyalardır. Ancak tragedyalarda trajik olanı yaratan koşullar bugün tamamen değişmiş olsa da trajik olan her dönemde, farklı bir görünümlerle varlığını sürdürmektedir.
Trajik kavramını bir alana, bir döneme hapsetmek, yalnız tragedya türüyle sınırlandırmak en büyük yanılgılardan biridir. İnsanlığın temel çelişki ve çatışmaları üzerine kurulu olan trajik, bir insanlık durumu ve estetik değer olarak farklı edebi türlerde sıkça karşılaşılan bir olgudur.
Trajik kavramı üzerine en fazla çalışma yapılan alanlar, başta felsefe olmak üzere, Batı dilleri ve edebiyatları ile sahne ve görüntü sanatlarıdır. Türk edebiyatı alanında üzerinde oldukça sınırlı sayıda çalışmanın yapıldığı bir kavram olan trajik, bakış açısı, duyumsama biçimi olarak, kişiler üzerinden çalışılmıştır.1 Ancak bu çalışmalar da yeterli sayıda değildir. Çalışmamız Türk edebiyatı alanında trajik olgunun çalışıldığı bir ilk olma iddiasındadır. Bu çalışma Bartın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda Prof. Dr. Ramazan Kaplan danışmanlığında hazırladığımız aynı adlı doktora tezinin bazı değişikliklerle kitap olarak yayımlanan şeklidir.