Alman dilinin yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki en sarp şairi Paul Celan kendisini –Büchner'in Lenz öyküsünden alıp yenilediği bir metaforla– "ellerinin üstünde yürüyen", anlaşılmamış biri olarak tanımlıyordu:
O ellerinin üstünde yürüyenin yazdığı şey bu: O Isırgan-yazısını okumuş, Anlaşıl(a)mamış, ama başkalarını da tek anlayanın yazdığı.
Bir "herumgeworfener" (dünyaya fırlatılmış) olarak "kelimelerin eşliğinde" yaşayan Celan'ın karşılaşmalar doğuran dil meridyeni, nihayet elinizdeki şiir seçkisiyle her iki kutbu da boydan boya katedip tropikal kuşağı ve mecazları aşarak Türkçede de kendisine kavuşmuş oluyor. Sesler, İşitin Bizi de; Celan'ın şiir buzulundan süzülmüş, çoğu Türkçeye ilk kez çevrilen 150 soluk kristali barındırıyor.