Bizim ev ben evlenene kadar hep sessizdi. Annemle babam çok konuşmazdı. Ben de bir çocuğun tek başına çıkarabileceği kadar ses çıkarır, onların sessizliğine gömülürdüm. Sonra çocuklarımın da olmasıyla bağırışlar, kahkahalar duyulur oldu ama anne ve babam sessizlik yeminlerini çok nadir bozdular. Üç kış öncesinde annem çok hastalanıp yatak döşek yattığı yerde ateşler içindeyken öyle bir konuşmuştu ki o an, İyi ki susmuş, demiştim içimden...
Seyri zor oyunların perdesi aralanıyor, bedeni ve ruhu sıkan sözlerin ağırlığı altında ezilenlerin hikâyesi nihayet yazılıyor. Benzer evlerde birörnek yaşamların tutsağı olan insanların suskunlukları, evlere düşen ateşlerin sıcaklığında gizlenen hıçkırıklarla düğümleniyor.
Kazandığı çok sayıda ödülle öykü türündeki yetkinliğini kanıtlayan Armağan Can, bu ilk kitabında, sessizliğin en sağlam yeminlerini kuvvetle dile getiriyor. Bizlere, evrenin dilsizliğine herkesin eşlik ettiği anlarda bile işitilenleri, nefesinde ölümün soğuk esintilerini taşıyanların sırlarını fısıldıyor.