"…etme eyleme, diri diri mezara koyma beni… Neremden vurursan vur beni. Yerlere ser beni, ayağının altına toprak olayım, serçene taş olayım. Kayalara çal beni. Yapına kum olayım. Olmazsa dağılarak kopayım, toz olayım uçayım, sel olayım aşayım. Yoncana yel olayım. Çiçeğine gül, dikenine can olayım. Ciğerimden besleyip büyüttüğüm yaram kanar. Ak sütümün hatırına… Yüz kez öldür beni, yüz kez sür beni bu diyarlardan, yüz kez bahtını köşk eyle! Bahtsız kalayım. Ama ne olur, ne olur ciğerimden vurma beni!"
Anadolu'nun derinlikleri nice kadın hikâyesini saklar gizlisinde… Hatçe, Sevda, Çınçın Zehra, Nevin, Melike, Sevgi… Sevda Kadınlar onlar...
Nejla Arslan Sevda Kadınlar romanında erkek egemen toplumsal yapının gadrine uğramış, kendi dramıyla yüzleşen, kimi zaman çıkmaza giren, kimi zaman özgürleşme arayışında yaşam kırıklarından inatçı bir varoluş gerekçesi yaratan kadınların hikâyesini anlatıyor.
Sevda Kadınlar'ın sayfalarında gezinirken Hatçe'nin trajik yaşanmışlığı sarsacak sizi… Sevda'nın yüreğinden sızan sevgi sıcacık sarıp sarmalayacak. Çınçın Zehra'nın delişmen halleri özgürleşme meselesinde yeni ufuklar açacak belki. Tüm başarılarına karşın Nevin'in iç yaraları sizi de yaralayacak.
Buram buram Anadolu kokan roman atmosferine, modern romanın zengin anlatım tekniklerini ustalıkla yerleştiriyor Arslan. Zengin ve yaşayan doğa tasvirleri, sağlam bir kurgu, sarsan bir dramatik yapı, ustalıkla kotarılmış bilinç akışı tekniği ile yol alan roman, kırgın kadınların özgürleşme arayışını anlatıyor. Bu bakımdan feminist bir roman olarak da okunabilir.
Su gibi akıp giden bir roman Sevda Kadınlar…