Tolstoy, Birinci Dünya Savaşından hemen önce kaleme aldığı bu öyküsünde; savaşların, katliamların ve tüm şiddet eğilimlerinin sevgi noksanlığından kaynaklandığını vurgulayarak, hayatın merkezine şiddet yerine, sevgi konulursa bütün sorunların çözüleceğini savunuyor. Cinayetlerin ve katliamların, İncil ile örtüşmediğini belirtirken, Hristiyan hükümetlerin ve siyasi liderlerin giderek artan şiddet eğilimlerini eleştiriyor. Tolstoy, şiddete kılıf uyduranların düşünceleri arasında gezinerek; sadece bir döneme değil, günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu şiddete ve yaygınlığına da ayna tutuyor.