Evliya Çelebi, seyahatlerinin başlangıcını bir rüyaya bağlar: 1630 Ağustos'unun 19. gecesi rüyasında Hz. Peygamberden "şefâat" dileyecek yerde "seyahat diler ve zihninde büyüttüğü uzak ülke hikâyelerinin de etkisiyle yollara düşer. Artık bizlere anlatamayacağı son ve büyük yolculuğa çıkana kadar elli dört yıl boyunca önce "piyâdece serseri" bütün İstanbul'u, daha sonra da "abd-i hakîr Evliyâ-yi fakîr" (değersiz kul, yoksul Evliya) olarak Osmanlı ülkesini gezer. Her ne kadar kendisine "hakîr-i pür-taksîr" (çok kusurlu, değersiz kişi) dese de bir gezgin, bir seyyah-ı âlemdi. Büyük bir gözlem gücüne dayanan görgü tanıklığıyla 17. yüzyıl Osmanlı toplum yaşamının her alanını; padişahından eşkıyasına toplumun her kesiminden insan manzaralarını, değme romancılara taş çıkartacak özyapı betimlemeleri, güçlü bir mizah anlayışı ve kıvrak bir anlatışla zamanının konuşma diline sadık kalarak aktarır.
Bu on ciltlik yapıtın ilk altı cildi ilk kez eski yazıyla II. Abdülhamit döneminde (birçok bölümü sansürlenerek) çıktı. 7. ve 8. ciltler yine eski yazıyla 1928'de, 9. ve 10. ciltler ise yeni yazıyla 1938'de basıldı. Eski yazı nedeniyle ulaşılmaz olan ilk sekiz cilt ise ancak Mustafa Nihat Özön'ün çabasıyla 1945'ten sonra yeni okurlarıyla buluşacaktı. Kitabın yeni basımı Mustafa Nihat Özön' ün oğlu Nijat Özön tarafından hazırlanmıştır
Ana metin, yaklaşık altı yüz maddelik bir terimler sözlüğü, haritalar, genişletilmiş bir zaman dizini ve genel dizinle birlikte sunulmaktadır..