1420 senesinde Serez pazarındaki idam sehpasında
Şeyh Bedreddin, Kadı Mevlana Haydar'a dönerek şöyle dedi:
"Madem ki bu kerre mağlubuz; netsek, neylesek zaid. Gayrı uzatman sözü. Madem ki fetva bize aid, verin ki basak bağrına mührümüzü."
Şeyh Bedreddin'in Edirne'den başlayan, Bursa, Konya, Halep, Kudüs, Mekke, Kahire, Tebriz'e kadar uzanan uzun bir eğitim sürecinden sonra, ülkesine bir filozof olarak dönmesi ve halktan çok büyük bir itibar görmesi, bazı kesimleri rahatsız etmişti. O, artık halk arasında bir filozof gibi kabul görüyordu. Aydın'daki yoldaşı Börüklüce Mustafa tarafından ortak mülkiyete dayalı Ortaklar Köyü'nün kurulması ve her kesimde yoğun ilgi görmesi, bazı güçler tarafında hazmedilemiyordu. Manisa'da Torlak Kemal, Aydın'da Börüklüce Mustafa öncülüğünde, Osmanlı'nın adaletsiz anlayışına karşı isyanlar başlamıştı.
Şeyh Bedreddin'in müritleri arasında din ve dil ayrımı yapılmaması ve insanı esas alması, egemen güçleri rahatsız etmişti. Şehzadeler arasındaki kavgada Şeyh Bedreddin, Şehzade Musa Çelebi ile bazı ilkeler temelinde anlaştı. Şehzade Musa Çelebi'nin ona teklif ettiği "Kazaskerlik" görevini kabul etti. Şeyh Bedreddin'in de taraf olduğu Musa Çelebi, bu savaşı kaybetmişti. Şeyh Bedreddin kaybeden taraf olunca yoğun saldırılara hedef olmuştu. Anadolu halkı Şeyh Bedreddin'e sahip çıkmış ve onun için canını ortaya koymuştu.
"Yarin gül yanağında, gayri her şey ortak olacaktı."
Aydın'da bir de bu amaçla Ortaklar Köyü bile kurulmuştu.
Elinizdeki bu kitap; tarihimizin bir kesitini anlatan tarihi bir romandır. Bu kitapta; Anadolu isyanlarının başında gelen Şeyh Bedreddin İsyanı konu edilmektedir. Bu isyan sürecinde Şeyh Bedreddin'in gezip gördüğü ve eğitim aldığı yerler ve mücadelesi, şimdiye kadar hiç değinilmeyen Yıldırım Beyazıt ile Timur arasındaki kavganın sebep ve sonuçları ve Osmanlı'nın en karanlık dönemi olan Fetret Dönemi ve bu dönemdeki iç karışıklıklar anlatılmaktadır.