Erken dönem Cumhuriyet Türkiyesi'nde akademik kurumlar oldukça sınırlı kadrolarla istihdam sağlayabildiğinden bu dönemde birçok öğretmen de, sosyal bilimlerde özellikle de Türk edebiyat tarihi sahasındaki akademik üretime önemli oranda katkıda bulunmuşlardır. Sadettin Nüzhet Ergun (1899-1946) bu konuda en iyi örneklerden biridir. Sekiz yaşından beri vekaleten üstlendiği Hallaç Baba Sâdî Dergâhı şeyhliğini 1921'den itibaren asaleten icra etti. Ancak 1925'te tekkeler kapatılınca hayatına öğretmenlik mesleğini icra ederek devam etti. Ankara, Konya ve İstanbul'daki öğretmenlikleri yanında bir ara İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde de dersler verdi. Özellikle tekke ve halk edebiyatı sahasında bugün de önemini koruyan bilimsel araştırmalara imza atan Ergun'un, kimi klasik Türk şairlerine dair tanıtıcı mahiyette çalışmaları da mevcuttur. Bâkî, Şeyhülislâm Bahâyî, Neşâtî, Fehîm gibi birkaç Divan şairinin hayatı hakkında bilgiler verip eserlerinden seçmeler yaptığı çalışmaları arasında Türk edebiyatının uzun seyri içerisinden önemli kilometre taşlarından biri olan Şeyh Gâlib'e dair 1932 ve 1935 yıllarında neşrettiği iki kitabı da bulunmaktadır. Bu eser bu yayının birleştirilmiş halidir. Bu yeni edisyonda eserde bulunan Farsça kısımlar tercüme edilmiş, bazı açıklamalar da ilave edilmiştir. Sadettin Nüzhet Ergun'ün bu eseri sanatkârların azaldığı, hatta hiç mevcut bulunmadığı böyle bir devirde, kudretli bir hususiyet gösteren ve vücuda getirdiği kıymetli eserlerle medeniyet dünyamızın yapı taşı haline gelen Şeyh Gâlib'i günümüz okurlarına temel çizgileriyle anlatmaktadır. Gâlib, yalnız devrinin değil, güçlü bir geleneğe sahip olan Türk edebiyatının tüm zamanlardaki en kuvvetli temsilcilerinden biri olmuştur.