Paracelsus'a göre üç işaretleyen vardır: İnsan, Archeus ve yıldızlar (Astra). Kehanetleri ve alametleri mümkün kılan yıldızların işaretleri, şeylerin "gücünü ve doğaüstü erdemini" (ubernatürliche Krafft und Tugend) göstermektedir: (bu işaretlerle) toprak falı, el falı, yüz falı (fizyonomi), su falı, ateş falı, nekromansi ve astronomi gibi kehanet bilimleri ilgilenmektedir. Kehanetin ilgilendiği hermafroditler ve çift cinsiyetliler gibi canavarlar, yükselen yıldızların bıraktığı bir işaretten başka bir şey değildir; ve Paracelsus'a göre, sadece gökyüzündeki yıldızlar değil, "her an, insanın fantezileri ve hayalleriyle ruhunda tıpkı gök kubbedekiler gibi doğan ve batan" "insandaki yıldızlar" da, bedende izlerini bırakabilirler, tıpkı hamile kadınlarda olduğu gibi, onların Fantasey'i fetus'un eti üzerineMonstrosische Zeichen'larını çizer. Nasıl ki, hayal gücü bireyin yaşam öyküsünde geri giderse, arkeoloji de tarihin seyrinin tersi yönünde ilerler, yani geriye doğru gider. Her ikisinin de temsil ettiği şey, geri çekilmeyen bir gerileme gücüdür, ancak [bu güç], tıpkı travmatik nevroz gibi, yok edilmez kalan bir kökene doğru gerilemez, ama tam aksine, gelecekteki geçmişin zamansallığına göre, (bireysel ya da kolektif) tarihin, ilk kez erişilebilir hale geldiği bir noktaya doğru geriler.