Gök, hava, toprak ve suyun canlı ruhlarla dolu olduğuna dair erken bir inanç mevcuttu ve insanlar, insan yaratıldıktan kısa bir süre sonra, dürüst insanların ruhlarının, ölümden sonra, evrenin bir parçasının kendilerine mesken olarak tahsis edildiğine inandılar. Bu görüş bir kez yerleştikten sonra, merhum erkek ve kadınların ruhlarından medet umuldu ve çeşitli şekillerde lütuflarını sağlamak için çaba gösterildi. Zamanla bunlar için sunaklar kuruldu, tapınaklar kutsandı ve bazen kurbanlar adanarak ruhlardan ve sahte tanrılardan iyilik beklendi. Bazı hahamlar, melek Raziel'in Âdem'in öğretmeni olduğunu ve ona Kabala'yı öğrettiğini ve Şem, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Musa, İlyas vb. her birinin, düşüncelerini ve eylemlerini yöneten koruyucu meleği olduğunu doğruladılar. Yahudi ilahiyatçılar sihrin kökeninin çok eskilere dayandığına inanmakta; büyü yapmanın Büyük Tufan'dan önce yaşayanlar tarafından bilindiğini iddia etmektedirler. Tufan'ın sebeplerinden birinin, insanların cinlerle olan münasebetleri olduğuna dair bir gelenek de vardır. Eski tarihçiler tarafından Hz. İbrahim'in de büyü ile uğraştığı ve bunu çocuklarına öğrettiği söylenmesine rağmen, Josephus (kendi zamanından önce yazılanları görmezden geldiği ve Hz. Musa'nın Firavun'un huzurunda Mısırlı rahipler tarafından büyü yapıldığını gördüğünü unutarak) Hz. Süleyman'ın bu sanatı ilk uygulayan kişi olduğunu tasavvur etmiştir. Yahudi tarihçi, hastalıkların tedavisi için ve bu tür cinlere sahip kişilerin bedenlerinden kötü ruhları kovmak için bazı büyüler icat edip gelecek nesillere ilettiği için "en bilge adam" olarak Hz. Süleyman'a itibar etmektedir. Josephus'a göre, cin çıkarma, Süleyman'ın adı ve onun tarafından yazılan kelimeler telaffuz edilirken, bir sargıyla kapatılmış ve hasta kişinin burnunun altında tutulan belirli bir kökün kullanılmasıyla gerçekleştirilmişti. Bilgin tarihçi, Süleyman'ın harika gücünden şüphe duymuyor gibi görünüyor, daha ziyade duyduklarını doğrulayan ifadeler ileri sürüyor, çünkü kendisinin, aynı derecede gizemli yollarla bir kişi üzerinde uygulanan benzer bir tedavinin, İmparator Vespasianus'un huzurunda Eleazar adını verdiği bir şahsın görgü tanığı olduğunu iddia ediyor. Hz. İbrahim'in soyundan gelenler, büyük atalarının boynuna, görülmesi her türlü hastalığı iyileştiren değerli bir taş taktığına inanıyorlardı.