Gökhan Tosun'un kaleminden Sherlock Holmes maceraları devam ediyor. İstanbul'dan Gelmeyen Mektup'tan sonra serinin ikinci kitabı da Mylos Kitap tarafından yayımlandı. Dünyanın en meşhur dedektifi Sherlock Holmes, bu kez çok daha zor bir vakayı çözmek için İstanbul'da...
Polisiye romanın gelmiş geçmiş en başat figürü Sherlock Holmes, yazarı Arthur Conan Doyle dışında pek çok yazarın öykülerinin kahramanı olmuştur. Bu durum Türk polisiye edebiyatında da başta Server Bedi'nin "Sherlock Holmes'e Karşı Cingöz Recai" öyküleri olmak üzere pek çok örneği olan bir vakıadır.
Gökhan Tosun bu geleneği sürdürüyor. İki yıl önce yayımlanan kitabı İstanbul'dan Gelmeyen Mektup ile bunun ilk başarılı örneğini vermişti.
Bu kez 1936 yılında Sherlock Holmes'ü tekrar İstanbul'a getiriyor; hem de kadınlarla pek ilişkisi olmayan dedektifimizin etkilendiği tek kadın olan Irene Adler ile beraber. İlginç kurgusu ve dedektifimizin vefakâr arkadaşı Doktor Watson'la ilişkilerinin renkliliği, kitabı polisiyeseverler için çok cazip kılacak nitelikte. Sherlock Holmes sevenlere çok keyif alacaklarını söyleyerek öneririm.
Erol Üyepazarcı
Gökhan Tosun'u İstanbul'dan Gelmeyen Mektup'la tanıdık. Sherlock Holmes ile İstanbul'u bir araya getirmişti. Holmes, İstanbul'da Akşam Yemeği'yle gene şehrimizde. Çok geçmeden Dr. Watson da onu izliyor. Yorgun ve ısrarcı bir Watson artık üstadın "vakanüvis"i olmaktan bezmiş, "Derinliği olan şeyler yazmak istiyorum," diyor. Tıpkı yazarı Sir Arthur Conan Doyle gibi. O hayaletlerin peşindeydi, Watson da bilimkurgunun. Peki, Holmes'un sırrı ne? "Zamansız bir karakter" olmayı nasıl beceriyor? Tosun'a göre onu başka yerlere taşıyan en önemli özelliği, zekâsı. Ve Holmes, doktorumuza hayretle soruyor: "Gerçekten anlamıyorum, siz zekâ dışında neyi çekici buluyorsunuz?"
Sevin Okyay
Belli ki tam zamanında ortaya çıkmış ve büyük kalabalıklarda o çok beklenen kurtarıcının geldiği hissi uyandırmıştır Holmes, adeta öncesiz ve sonrasızdır. Eşine az rastlanır bir edebi maharetle Arthur Conan Doyle sadece bir dedektif olarak değil, bir insan, bir karakter, bir eser olarak da kusursuz olanı görmüş ve yazabilmiştir. Gökhan Tosun'un aldığı risk bu nedenle de çok büyük: Hem neredeyse anonim bir karakteri yeniden (ve yeniden) yazmak hem de onun büyük yazarının kalemiyle kıyaslanmak! Gökhan Tosun dünya çapında bir Holmes yazmayı başarmış, belli ki en ufak mimiğine dek yakından tanıdığı bu meşhur dedektife sadık kalırken kendi heyecanlı üslubunu da korumuş.
Gökhan Tosun'un Sherlock'u, Cumhuriyet İstanbul'undan günümüze gönderilmiş zekâ ve heyecan dolu bir mektup!
Suat Duman
Mekânıyla, 19. yüzyıl Londra'sıyla çok iyi örtüşen "Büyük Dedektif"i İstanbul'a taşımak ve bunu yaparken de son derece tanıdık ve bir o kadar da özgün bir Sherlock Holmes portresi çizmek incelik isteyen bir iş olsa gerek. Gökhan Tosun, serinin ikinci kitabında da bunu istisnai bir biçimde başarmakla kalmıyor, asla şüphe etmeyen Watson ve asla şaşırtmayan Adler'la keyifli bir Sherlock Holmes macerası sunuyor.
Fulya Turhan