"Kaderim karara bağlanmadan çok zaman önce, bir nevi önseziyle tekrar ve tekrar çocukluğuma, ta o kayıp cennetin eşiğine geri dönerdim çünkü yeni bir başlangıç ancak oradan mümkün: Çocuğa dönüş ve dünyayı dönüştür!"
Egon Hostovsky'nin Türkçeye çevrilen bu ilk romanının mühendis olan baş karakteri, Prag'daki ailesini terk edip, umutsuz bir aşkın, Olga'nın peşinden Paris'e gider. Ancak yalnızca reddedilmekle kalmaz, Fransa'da geçirdiği süre zarfında Almanlar tarafından işgal edilen ülkesine de artık geri dönemez. Müdürünün de yanlış yönlendirmesiyle Naziler, geliştirdiği uçaksavar nişangâhının planlarını Fransız ordusuna satmak için Paris'e gittiğini düşünerek hakkında yakalama emri çıkarınca, çareyi tesadüfen Paris sokaklarında karşılaştığı Doktor Aubin'in kaldığı evin bodrum katına sığınmakta bulur. Orada geçirdiği iki yıla yakın gönüllü tutsaklığı esnasında karısı Hana'ya iletilmek üzere yazdığı özlem ve pişmanlık dolu uzun bir mektuptur Sığınak. Gerçeklikle bağını yavaş yavaş yitirirken, Doktor Aubin'in de parçası olduğu 'Fransız Direnişi' için kaderini değiştirecek bir eyleme kalkışması gerekecektir.
"Yeniden güneşi gördüm ve yine özgürdüm. Ama güneş o zamanlar ne tuhaf ışıldıyordu ve özgürlüğüm ne kadar gülünçtü! Sürek avında köylülerin çemberinde kalıp ellerine düşen tavşanı düşünüyordum hep. Kaçarken vurmak için tavşanı tekrar salarlar, avcılık onuru bunu gerektirir. Ölümünden önceki o kısa anlarda özgür müdür? Güneşi görür mü? Kürkünü düşünür mü? Ya mis kokulu yoncaları?"