Oymacılar Çarşısı'nın insanı büyüleyen bir havası vardı. Öyle ki beni alıp bambaşka alemlere götürmüştü. Kendimi yüzyıllar öncesinde gibi hissettim. Gezintiye çıkan bir bey kızıydım nazenin… Peçemin altından etrafı seyrediyordum. Mahir Fevzi Efendi'nin dükkanına doğru ilerlerken, heyecanım da artıyordu. Doğu ipeklerini andıran perdeleri aralayarak dükkana girdim. Yaşlı, aydınlık yüzlü, beyaz sakallı, sanki yüzyıllar öncesine aitmiş gibi görünen bir adam, elinde kaleme benzer bir şeyle, önündeki rahleye oymalar işliyordu. İnsanı tütsülü alemlere götüren, başlığından pabuçlarına tüm kıyafetleri, yüz yıl öncesinde yaşadığını andıran yaşlı adamın kendisi değildi yalnızca; dükkanın içi de tüllerle, eski ama güzelliğini zerre kadar yitirmemiş eşyalarla süslenmişti. Sağ taraftaki ahşap görünümlü duvara bitiştirilmiş, elyazması olduğu tahmin edilen kitapların bulunduğu oymalı bir kitaplık bile vardı.
Sevinçler, hayal kırıklıkları, ayrılık ve vuslatlar arasında gidip gelen bir iç dünya için yola çıkmaya hazır mısınız? Genç bir üniversite öğrencisinin Leyla'dan Mevla'ya varan dolambaçlı yolculuğu… Hikayenin akıcı, etkileyici sayısız labirentleri arasında iyi yolculuklar …