Vakit kuşluk yakınlarıydı…
Kasabanın semaları yanık sesli bir müezzinin okuduğu selâyla dalgalandı. Ses aynı anda şehri çevreleyen tepelerin yamaçlarında ve yüksek binaların duvarlarında da yankılandı. Kasabanın sokaklarında yürüyenler kahvelerinde oturanlar dükkânlarında alışveriş yapanlar gayri ihtiyari dikkat kesildiler selâya. Her ne iş başında olursalar olsunlar bir şeylerin şuurunda olanlar durgun çehrelerle ve yavaş hareketlerle kafalarını kaldırdılar. İyice küçülttükleri gözlerini selanın yükseldiği caminin bulunduğu tarafa çevirdiler. Aynı anda aynı tür şeyleri geçirdiler akıllarından. Tedirgin çehrelerle ve kendi kendilerine; 'Bugün günlerden Cuma olmadığına göre mutlaka bir cenaze olmalı' diye mırıldandılar. Selanın akıllarına düşürdüğü ölümün o korkunç çehresiyle iç dünyalarında yüz yüze kaldılar.
Sırtlarına soğuk bir el değmişçesine ürperdiler.
Hatta bazıları girdabı andıran derin düşüncelere daldılar. Bazıları ise kafalarını gayri ihtiyari bir halde önlerine yıktılar ve değişik âlemlere yolculuğa çıktılar. Değişik duygu okyanuslarına doğru açıldılar. Yakınlarından, tanıdıklarından hastası olanlar daha bir merakla kabarttılar kulaklarını. Ölenin kim olduğunu öğrenebilmek amacıyla selanın sonunda verilecek ilana dikkat kestiler