Tarkovski, dünya mükemmel olmadığı için sanatın var olduğu inancındadır. Godard, sinemanın bir düş ya da hayal ürünü olmadığını, hayatın kendisi olduğunu söyler. Lenin, sinemanın en etkili sanat dalı olduğunu ileri sürer. Deleuze, sinemayı felsefi bir yaratım ve düşünce faaliyeti olarak kabul eder. Bertolt Brecht de, bütün sanatlar, sanatların en yücesi olan yaşama sanatına hizmet eder, düşüncesindedir. Her sanatçı/düşünür kendi açısından, insanın yarattığı bütün anlatım biçimlerini kendine özgü bir dil içinde kullanan ve teknolojik olanaklardan yararlanarak en geniş izleyici kitlesine ulaşan sinemanın önemine vurgu yapar.
Filmsel yaratı insan, doğa ve yaşamla ne kadar derinden bağlar kurarsa o kadar yüzeysellikten kurtulur ve estetik bir nitelik kazanır. Duyguları, düşünceleri sinematografik imgelere dönüştüren sinema, insana sınırsız bir hayal gücünün kapılarını açar. Yarattığı atmosfer ve duygu yoğunluğu ile insanları sarsmak ister. Alışıldık görme, düşünme ve konuşma biçimlerini kırarak, gerçekliğin bütün boyutlarıyla kavranmasını sağlamaya çalışır.
Sanatçıların düşünceleri ve sinemanın anlatım olanaklarının genişliği düşünüldüğünde, sinema sanatına dair yapılacak çalışmaların önemi ortaya çıkar. Bu kitap da yedinci sanat olarak değerlendirilen sinemaya yedi pencereden bakar. Sinema eğitiminin temel dersleri olan yedi başlık altında, Türk ve dünya sinemasının önemli yönetmenlerini, filmlerini ve konularını inceler. Böylelikle, sinema kültürüne katkıda bulunmak ister.