Sınırları Aşan Dervişler, 1826-1925 yılları arasında, aslında bütün Osmanlı
tarikatlarının büyük bir dönüşümden geçtiği bir kesitte, Bektaşiliğin gelişme
seyrini inceliyor.
Osmanlı'daki muteber ve ayrıcalıklı konumunu büyük ölçüde Nakşibendiliğe
bırakarak tasfiye edilen Bektaşilik, buna nasıl tepki verdi? Arnavutluk,
Bektaşiliğin yeni merkezi olarak nasıl öne çıktı? Balkanlar'da yeni bir
canlanma yaşayan Bektaşilik, hem kendi geleneğiyle, hem Osmanlı'daki
dinî kültürleriyle, hem Batı kültürleriyle nasıl bir etkileşime girdi? "Liberal ve
hoşgörülü" bir inanç geleneği olarak baskılanmasının oryantalist bir simge
haline gelmesi, nasıl gerçekleşti?
Cem Kara, 2022'de Annemarie Schimmel Ödülü'ne ve 2018 yılında merkezi
Münih'te bulunan Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Merkezi'nin en başarılı
tez ödülüne layık görülen çalışmasında, bu sorulara rengarenk bir resimle
cevap getiriyor.
"Bektaşilik 19. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar çeşitli inanç kültürlerinin
bir izdüşümü işlevini görmüştür: Sünni Ulema, Bektaşiliği 'hakiki' İslâm'ın
karşıtı, Türk milliyetçileri onu aslen Türk kültürünün bir parçası ve Batılı
Masonlar ve Hıristiyan gruplarıysa Bektaşiliği özünde kendilerinin Şark'taki
akraba bir kültürü olarak görmüştür. (...) Mevleviler, Melamiler veya Kızılbaş
Alevileri için de farklı gruplarla ilişkileri dahilinde benzer şeyler söylenebilir,
ancak bu denli çok çeşitli gruplarca bu denli çok yönlü bir şekilde tezahür
eden başka bir inanç kültürüne pek nadir rastlanır."
Cem Kara