Ülkemizde beden kategorisi "toplumsal cinsiyet"le (gender) nerdeyse özdeş bir anlama sahip. Bedeni homojenleştiren bir söylem ve karşı söylemin eşlik ettiği çoğu çalışmada bireylerin gündelik dünyayı nasıl anlamlandırdığı genellikle gözden kaçırılıyor. Kendini bulma veya gerçekleştirme öyküsü içinde yaşamın doğrusal bir çizgiye oturtulması, ortaklıklarımızı çözdüğü gibi hikâyelerimizin sağaltıcılığını da azaltıyor. Bu eksik bakış açısına saplanmadan hazırlanan elinizdeki derleme kitap, beş yıl önce bir grup lisans öğrencisi ile başlanan "Bedenin Toplumsal İnşası" dersinin ürünü... Bedensel kategorilerin oluşum sürecine daha yakından bakmanın kazandırdığı perspektifle yüzün üzerinde öğrenci, uygun gördükleri herhangi bir beden deneyimini metinleştirdi, sonra bu metinleri başkası yaşamışçasına analiz etti. Ortaya belki amatörce ama hiç de hafife alınmayacak deneyim aktarımları ve oto-analizler çıktı. Farklı dünya görüşlerine, sınıfsal pozisyonlara ve kişiliklere sahip gençlerin metinlerinden oluşan Sıradanın Kırılganlığı: Beden Sosyolojisi Hikâyeleri hem bedeni sadece birkaç "marjinal deneyim"e indirgemenin ötesine geçiyor hem de herkese benzeyen yaşamların içindeki biricikliği anlatıyor. Alanın en önemli isimlerinden Bryan S. Turner'ın önsözüyle sunduğumuz bu kitap, özellikle bedensel deneyimlerin ya paranteze alınıp görmezden gelindiği ya da marjinalleştirilmiş birtakım kimliklere sıkıştırıldığı ülkemizdeki beden çalışmaları yazınında, özgün bir yerde durmaya aday. Metinleri okurken yaşadıklarımız her ne olursa olsun hepimizin hikâyesinin birbirine benzediğini ve kimsenin o kadar da yalnız ve anlaşılmaz olmadığını düşüneceksiniz. "Sıradanın Kırılganlığı'ndaki hikâyeler de Lemert'in hikâyeleri gibi toplumsal olgu fikrini doğrudan anlamlandırıyor. Hikâyelerin çoğu büyüme denemeleri. Değişen bedenimizle baş etmekle, bir yakınımızın ölümüne tanık olmakla, topluluk içinde bedenin nasıl sunulacağıyla, olgunlaşma ile ilgili dinî öğreti ve ritüellerin nasıl alınacağıyla, ebeveynlerin (gözden kaybolan) dünyasına yabancı bir toplumda nasıl yaşanacağıyla, ne yeneceği gibi temel ihtiyaçlarla nasıl baş edileceğiyle, ilk aşkla ilgililer. (…) Özellikle hızla değişen bir dünyada hiçbir yaşamın "sıradan" olmadığını söylemeliyiz. Bu derlemedeki her hikâye biricik ancak paradoksal bir şekilde benzer. (…) Kendimizi ve çocuklarımızı her türlü risk ve afetten koruyamayız. Kırılganlığımız varsa her zaman bir kaza da vardır."
Bryan S. Turner, Sosyoloji Profesörü, Avustralya Katolik Üniversitesi