Yazmaya başladığımda, dünyanın gürültülü sesleri duvarlarıma çarpmıyor, geniş ve çetrefilsiz bir yolda koştuğumu düşünüyorum. Kelimelerle çizdiğim resimlerde, kendi maskemin bile düştüğünü görüyorum. Yazmanın en güzel yanı da, evrende adını hiç bilmediğiniz kişilerle bir satırda buluşuyor olmanız. Yazdığım yazılarda, yaşanmış aynı acılarda ya da aynı sevinçlerde, başka insanlarla denk gelmek, paylaşmanın o muazzam mutluluğunun altını çiziyor. Başka bir kalbe umut veren sözlerin, küçük melekler olduğuna inanıyorum.
Bu sayfalarda okuyacağınız her şiir, aslında bir nevi öykülerimin özetidir. Nazım Hikmet, hasretliğini ilk şiirlere söylemiştir. Orhan Veli, her ne kadar garibim dese de, en çok şiirlerinde tatmıştır zenginliği ve de İstanbul'un doyulmaz tadını.
Anlatmak bir aşkı, bir şiirin yordamıyla... Anlatmak bir kadının gözyaşlarını... Bir çocuğun bahar gülüşünü... Toprağı şımartan suyu... Şavkında ümitler taşıyan güneşi... anlatmak ne büyük bir sevinçtir. Kafese hapsedilmiş güvercinleri, maviliklere salmaktır şiir.
Ahmet Haşim ne demişti; ''Şiir sıradan bir dil değildir. Şiir, düz yazıya çevrilmeyen dildir.'
Şiirin kalbinden seslendim sizlere..