Onun satırlarına âşık olacaksınız, görmeden sevecek, olmayan varlığını yanı başınızda hissedeceksiniz. Ruhu, cümleleri, tasvirleri öyle güzel ki. Her hikayesinde, başka acısının üstüne çiçek ekmiş bir adam… Her konusu yarım kalmış bir ukdenin peşinden koşan dimağın yorgunluğunu taşıyor. Sade, gündelik, zamanın efendiliğini ve hanımefendiliğini kaybetmemiş anlatımı, büyüleyici bir dili var. Her bir hikâye hayatın içinden. Toplumsal sorunlara, insanlığın zaafına, hayatın gidişatına ironik bir bakış açmış. Ayrıca Sırça Köşk hikâyesi, zamanında erkân-ı devleti tarafından yasaklanan bir öyküdür. (Devlete bir başkaldırı olarak görüldü.)
Olur, bazen olur... İnsan dedikleri mahlûkun, içinde neler kaynaştığını biliyor muyuz? Öyle anlar olur ki, en ummadığımız adam en beklemediğimiz şeyleri yapabilir.
İnsanın içini bir dert kemirmeyince yüzü böyle solar, gözleri böyle dalar mı?
"Menfaatini düşünmeyen bir insan olur mu? Eline fırsat geçirdiği an çalmayan bir kişi göstersene bana! Ha? Bir kişi!