Ortaklıklar hukukundaki iştirak ilişkileri neticesinde ortaya çıkan menfaat ihtilaflarının çözüme kavuşturulabilmesi, hakimiyet ve bunun sonucunda oluşan bağımlılık ilişkisinin öncelikle tanınması, ardından da bu ilişkinin sınırlarının çizilebilmesiyle mümkündür. Yoğunlaşmaların ve bu kapsamda toplulukların sınıraşan düzeyde ticaretin yapıtaşı haline geldiği modern ekonomik sistemlerde, hukuk düzeninin de ortaya çıkan sorunlar ile eşleşecek ve bunlara çözüm sunabilecek yapılar öngörmesi gerekir.
Şirketler topluluğu sorumluluk hukukunun önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Genellikle koruyucu bir sistem olarak öngörülen topluluk hukuku, hem hedeflenen ekonomik yararın elde edilmesi, hem de bağlı şirket menfaatlerinin topluluk menfaatine feda edilmesinin önlenmesini amaçlamaktadır. Şirketler topluluğu hukukunu pozitif bir düzenlemeye kavuşturma arzusunda olan bir sistemin, hakim şirket ve bağlı şirket menfaatleri arasındaki dengenin nasıl sağlanacağı, hakim şirket ya da topluluk menfaatinin ne oranda bağlı şirket seviyesinde kabul edilmesine izin verileceği gibi hususları gözönünde bulundurması gerekir. Topluluğa ilişkin pozitif düzenlemelerin olmadığı bir sistemde, topluluk dışı pay sahiplerinin genel ilkelerden hareketle korunmasının mümkün olacağı düşünülebilirse de, bu korunma pozitif hükümlerin yaratacağı güvenceden yoksun olacaktır