Şiirimizin ustalarından İhsan Deniz'in, zâhiri fazla zâhir, bâtını fazla bâtın, üç bölümden ve üç fotoğraftan oluşan yeni şiir kitabı.
Şiirde, eşya ve tabiattan koparılan kelimelerin alabildiğine buğulu, alabildiğine koyu bir rüyâda, nefiste, kalpte ya da muhayyilede buluşmasından, rastlaşmasından hatta çatışmasından alelade olmayan bir sadelik cehdi fark ediyoruz hemen.
İstanbul'da ağaçtan düşen bir sonbahar yaprağı ile Amazon ormanlarında uçan bir kelebek arasındaki münasebetin kuvvetini idrâk eden ruh için herhalde aykırı, yabancı imge yoktur.
Mesela hususi ahvalden süzülen birkaç kelime bütün bir hâtırayı yüklenebilir uzak ve yakın işaretler olarak. Kırk yıl varlığını sürdürebilir cepteki elma, üstelik şiirin elmasıdır artık. Bazen de imgeler şairin içindeki nizama uymayabilir, o zaman okuyucu ona bir yol bulacaktır. Bir fotoğraf kılavuz olabilir mi?
Fotoğraf şiirin karşısında bir ayna gibi dursun
Gecenin içindeki ay gibi duru su gibi dursun yeter ki
Sen kendi tebessümünü okursun,
Dostluğun imdada yetişen ışıklarıyla kamaşmış olarak.
Bütün bir geçmiş bir kelimenin içindedir, bazen kendisidir hatta. Şiir mâsivâ da olur, olmaz da. Yaşananlar, olup bitenler ve hâtıralar bulutundan damıtılan acılar için ölü toprağını varlığından adamakıllı temizleyen dikkatin sesi ilâç olur:
''Vakt şod ey mordegân haşr-ı mücedded resîd''