Sahne sanatlarının hemen hepsi ilk bakışta aynı paydayı bölüşmesine karşın tiyatro ile operanın arası hep açıktır; en azından tiyatroya gönül verenlerin neredeyse tamamına yakını operayı küçümser. Öyle ki, daha konservatuvarda başlar bu; gerekçe de hiç değişmez: en başarılı opera sanatçıları bile oyunculuk söz konusu olduğunda kırık not alır.
Türkiye'de bu yaygın kanının akademisyenleri bile etkilemiş olması kimseyi şaşırtmaz.
Murat Tuncay bu kısır döngüyü aşan ender aydınlarımızdan biridir. Bu bağlamda, son otuz yıl boyunca opera, daha doğrusu müzikli tiyatro konusunda yazdığı eleştirel denemeler İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin gizli seyir defterini çağrıştırır. Tuncay'ın akademik kariyerinde tiyatro kuramı ön planda yer almasına karşın, operaya duyduğu ilgi sıkı bir müziksever olmasından kaynaklanır esasen. Söz konusu yazıları okuma fırsatı bulan herkes çok iyi bilir: Tuncay'da tutkuya dönüşen müzik sevgisi, giderek bu alandaki izlenimlerini herkesin ciddiye alması gereken bir düzeye taşımıştır.
Yer yer şakacı bir üslûpla yazıyor olmasına gelince kimse şaşırmasın: Bu, kaleme aldığı konuda yeterince donanımlı olan bir kişinin bilinçli muzipliğidir aslında.