Elbette ki siyah bizde yasın rengidir. Cehennemî ve ölümcül işlevleriyle ilgili olarak her şeyi söyledik: ışığın yokluğu, sönmüş yaşam ve ilksel kirletilmişlik olarak düşünülen siyah. Simsiyah örtülerle kaplı cenaze arabalarının arkasından yavaşça yürüyen, yine siyahlar giymiş bir kalabalıktır. Zihinlerinden ise yalnızca karanlık düşüncelerin geçtiği varsayımı; hayatın kısalığı ve tüm sevdiklerimizin önlenemez yok oluşu üzerine bir tefekkür.
Oysa şunu da biliyoruz ki bu siyahlıklar çoğu zaman sağaltıcı esprilere konu olabiliyor. Kaçırılan cenazeler, ölünün ardından verilen ziyafetler ya da zahmetli definler sırasında zaman geçirmeye yarayan budalaca gevezelikler üstüne ne hikâyeler anlatılmaz ki? Bütün bunlar, elbette bir şeytan çıkarma ihtiyacının ve ölümlü varlığımıza rengini veren kara-siyah'ın bozgunundan kaçma isteğinin sonucunda ortaya çıkıyor.
Bu mizaha ne ad verilmekte? Kara mizah. Siyah burada bir kez daha, deyim yerindeyse, varoluşsal barikatın her iki tarafında birden yer alıyor. Yas şeklini alarak ağlatıyor, mizah olarak güldürüyor...
Alain Badiou