Denilebilir ki dünyanın birçok yerinde yaşanan hızlı değişmeler tanınan ve bilinen her ne varsa, onların her birini yakın ve uzak tarihinden olduğu kadar kendine bütünlük ve değer kazandıran bileşenlerinden de yapısal anlamda uzaklaştırmıştır. Sürekli süreksizliklerin yaşanmasına neden olan bu durum karşısında önemini yitirmeye başlayan değerler yerlerini yükselen yeni değerlere bırakmak zorunda kalmıştır. Bu husus, yükselen veya alçalan ya da sürekli altüst oluşlarla karşı karşıya kalınan zaman dilimlerinde "bizim değişmeyenimiz" olarak kabul edilen ve tanımlanan değerlerin her birini birbirleriyle çatışmalı hale getirerek ciddi meşruiyet krizlerinin yaşanmasına uygun bir zemin hazırlamıştır.