İnsan iki türlü kaybolur. Kendi içinde ve kalabalıklar arasında...
Kimi zaman kendi içinde yolunu kaybeder, farkında olmadan çıkmaz sokaklara sapar ve tam da o anlarda tutunacak, yolunu aydınlatacak bir şey arar. Bu bazen bir saç teli, bazen eski bir fotoğraf, bazen de birkaç güzel söz olur.
İnsan ne zaman kalabalıklardan kaçmak istese yolu mutlaka çocukluğuna çıkar; hem zaten insan kendi içinden başka nereye saklanabilir ki?
Ve zaman… Geçmişle aramızda duran o kenarı tırtıklı, dolapların derinlerine saklanmış, albümde durmaktan sararmış fotoğrafların burnun direğini yakan sızısıdır.
Belki de zaman, geçmek bilmez bir sızıdır hep aynı yerde asılı kalan.
Birbirinden güzel ve naif öykülerin içinde kaybolacağınız bir kitap bu elinizde tuttuğunuz… Bitmesin diye ağırdan alacaksınız okumayı. Dudağınızın kenarında kıvrılan tebessümün içinde gizlenmiş incecik bir sızı kalacak geriye.