Yüksek öğretime katılmanın ağırlıklı amacı bir meslek sahibi olmak dolayısıyla iş sahibi olma ihtimalini arttırmaktır. Akademik hayatın cazibesi ise az sayıda öğrenciyi ayartır. Bilgi üreten ve öğreten üst seviyedeki kurumlar olarak üniversitelerden, bir alanda bilgi ve beceri kazandırmasının yanı sıra hayatın ve evrenin anlamlandırılmasına katkı sağlaması, mensuplarını sosyal ve zihinsel açıdan zenginleştirmesi beklenirdi. Bugün ise, üniversitelerin kullanılır bilgi ve ticarileştirilebilir buluşları hedeflemesi daha elzem görülmektedir. Yakın gelecekte ise, üniversitelerin işlevsel ve yapısal olarak dönüşümünü bilişim alanındaki kuantum bilgisayarlar, biyobilgisayarlar, otomasyon, beyin-makine bireşimleri ve yapay zeka benzeri gelişmeler belirleyecektir. Önceliğimiz, bu dönüşümü yönetebilmek ve gençlerimizin hayatta yeri olan bilgi ve becerileri edinmelerini kolaylaştırarak geleceğe hazırlanmaktır. Okur; bu çalışmada bu amaçla yola çıkan yönetici bir akademisyenin sekiz yıllık serüveninden izler bulacaktır.