"Tanı konulmadan önceki süreçte elde edilen mesleki hünerler ve uzmanlaşma tanının konulmasına paralel olarak yitirilir ve yapılan işin kendisi damganın tecessümü hâline gelir. Antik Yunanistan'da bedene kazınan damga, kapitalist toplumsal formasyonda icra edilen işte cisimleşir ve çalışılan işteki konum damganın sabitleyicisi veya anımsatıcısı hâline gelir. Tanılı kişi işini her icra ettiğinde normallerden farklı olduğunu idrak eder ve damga üretim ilişkileri dolayımıyla süreklileşmiş olur (…) Öznenin çalışma ilişkilerinde meydana gelen bu değişim, hiç şüphesiz, sembolik bir değişime işaret eder. "Anormal" olmanın bedeli işin vasıfsızlaşmasıyla ödenmiştir; iş, katılımcının damgasını imleyen semiyotik bir araca dönüşmüştür."
M. Macit Demir, şizofreni tanılı kişilerin ve yakınlarının damgalı kimliklerinin gündelik hayattaki izdüşümlerini inceliyor bu kitapta. Fakat damga, salt itibar zedeleyici bir olgu olarak değerlendirilmiyor; ayrıca gündelik yaşamın kılcal damarlarına nüfuz etmiş ve ayrımcılık pratiklerini sıradanlaştıran ilişkisel bir mefhum olarak ele alınıyor. Damga; sokaktaki görünmez bariyerlerde, gündelik hayatta temas edilen kişilerin jest ve mimiklerinde, ayrımcılık pratiklerini yeniden üreten söylemlerde, üretim ilişkilerinde, bakım verenleri toplumsal ilişkilerden yalıtan bakım pratiğinde, bir tecrit mekânına dönüşmüş hanede ve tahakküm ilişkilerini sıradanlaştıran yasal düzlemde kendini gösteriyor.
Damganın sosyal ilişkilerdeki ve üretim ilişkilerindeki en sert örneklerinin gözler önüne serildiği bu çalışmada, toplumsal yaşama damgalı bir kimlikle dâhil olan faillerin mücadele taktikleri de irdeleniyor. Demir, bu stratejileri, "itibarın etrafındaki lekeleri aşarak sosyal ve ekonomik sermayeden pay alma çabası" olarak tanımlıyor. Ruh sağlığı alanına özgün ve eleştirel bir katkı.