"Bir makine adam gibi... Sabah kalkıyor, garaja… Garajdan otomobili alıyordum ve artık büyük bir çarkın bir dişi gibi oluyordum. Şehrin içinde gürültü, kalabalık, kavga ve dert içinde... Müşteriyle atışarak, trafik memurlarıyla çatışarak, yayalarla, başka şoförlerle kavga ederek... Günde en aşağı dört beş kere ölüm tehlikesi atlatarak bir tek gaye için yaşıyordum. Bu gayem benimkilerin rızkını temindi. Onu düşünüyordum."
Mustafa evli, iki çocuk babası bir şoför. Ancak karısı ve çocuklarıyla pek de mutlu olduğu söylenemez. Tatminsiz bir hayatı var. Üstelik ekmek teknesi, arabası dökülüyor.
Mustafa'nın hayatındaki yegâne heyecan Kemeraltılı Zerrin. Zerrin bir seks işçisi ve ne hikmetse her seferinde kancayı şoförlere takıyor. Hatta yakın geçmişte iki şoför onun için birbirine girmiş, biri mezarı, diğeri kodesi boylamış.
Mustafa, Zerrin'in kendisine olan ilgisinin farkında. Ama onun varlığından derin bir ıstırap da duyuyor. Çünkü Mustafa'nın kız kardeşi Melek de Zerrin gibi bir seks işçisi. Onun en büyük öfkesi, nefreti ve en derin utancı, vicdan azabı bu.
Şoför Mustafa, Suat Derviş'in bir zanaatkâr gibi yıllar içinde ustalaştığını kanıtlayan, daha önce farklı romanlarında ele aldığı, aklını ve ruhunu kurcalayan meselelerin, çatışmaların âdeta billurlaştığı bir roman.
Serdar Soydan'ın, Suat Derviş'in kariyeri boyunca tekrar tekrar ele aldığı konuları, benzer karakterleri irdelediği "Birbirinden Doğan Kadınlar ve Romanlar" başlıklı yazısıyla.