Her şeyden önce "Söğe" bir şiir kitabı adı gibi. Gerçi şiirler de öyküler de fitili ateşlenince, yaratmanın kandili olup sövelere konur. Özel şairlerimden biri olan "Şehir"li şairim İbrahim Tığ'ın Devrek ağzıyla yazdıkları bana şiir gelir, iyi gelir. Bu kez şiirsel tatlar sunan özgün öyküleriyle çıkageldi; hoş geldi safa geldi. "Söğe" dosya aşamasında okuduğum ilk öykü kitabı değil; genellikle şiirden gelme şairlere öyküyü salık vermem, hattâ onları düzyazıdan korumak isterim. Hüzün'den Sırma Aşk'a, Kasaba'dan Haşim'e irili ufaklı her öykü karakterlerinin sahiciliği ve dilin akıcılığıyla şiir gibi geldi. Ne yalan söyleyeyim yadsımadım, kıskandım da. Kasaba'daki Mös Mös Ercep karakterine sinematografik bakışla bayıldım da. Şimdi şunu diyeceğim: Fazıl Hüsnü Dağlarca, İlhan Berk ve Rüştü Onur imzalarını hep şiire ait düşünürken pat diye onların öyküleriyle karşılaştığımda nasıl şaşırdıysam, İbrahim Tığ da o lezzette şaşırttı beni. "Söğe" ev girişlerinde, sofalarda, odalarda her kandilde ışısın.